NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ
حَدَّثَنِي
يَحْيَى بْنُ
كَثِيرٍ
أَبُو
غَسَّانَ
الْعَنْبَرِيُّ
عَنْ
عُثْمَانَ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ أَنَسِ بْنِ
مَالِكٍ
قَالَ
كَانَتْ
فَذَكَرَ
مِثْلَهُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
أَقْوَى
هَذِهِ
الْأَحَادِيثِ
حَدِيثُ
سَعِيدِ بْنِ
أَبِي الْحَسَنِ
وَالْبَاقِيَةُ
ضِعَافٌ
Said b. Ebi'l-Hasen'den;
demiştir ki:
"Rasûlullah
(s.a.v.)'in kılıcının kabzasının ucu gümüş idi."
(Ebu Dâvud diyor ki her
ne kadar) "Katâde (hadisin birini Enes'ten muttasıl olarak Saidfden de
mürsel olarak) rivayet etti (ise de) bu hadisi muttasıl olarak rivayet etmekte
Cerir b. Hazim*e uyan bir kimse bilmiyorum."
İzah:
Mahir: Bu ve sonraki
hadis aslında üstteki orijinal metnin iki farklı görülmüş halidir.
Tirmizi, cihad; Nesai,
zine; Dârimî, siyer
Bir önceki hadîs-i
şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi bu hadis-i şerif de kılıcı gümüşle süslemenin
caiz olduğuna delâlet etmektedir.
Bilindiği gibi bazı
kayıt ve şartlarla gümüşün erkekler tarafından da kullanılmasına cevaz
verilmişse de altın ve gümüşün kap-kacak ve ev eşyası olarak kullanılması
kadın erkek tüm müslümanlara haram kılınmıştır. İmam Gazzâlî bu maddelerin
iktisadî hayattan çekilerek evde kullanılmasının topluma zararını şu mânâya
gelen sözleriyle ne güzel ifâde etmiştir: "Bu, bir şehrin valisini
dokumacılık veya süpürgecilikte kullanmaya benzer ki onu hapsetmekten daha
kötüdür."
Avnü'l-ma'bud
müellifinin açıklamasına göre, metnin sonuna ilâve edilen cümle Katâde'ye ait
değil, musannif Ebû Davud'a aittir. 2585 numaralı hadisin sonundaki ta'likte
bu gerçeği teyid etmektedir. Ve bir önceki hadisi rivayet eden Cerir b. Hazım
rivayetinde tek kalmıştır. Dolayısıyla bir önceki hadisi Katâde'nin Hz.
Enes'den muttasıl olarak rivayet ettiğini söyleyen sadece Cerîr b. Hâzim'dır.
Mevzumuzu teşkil eden Hadis-i şerif ise, mürsel olmakla birlikte bir önceki
hadisten daha sağlamdır. Nitekim musannif Ebû Dâvud bir numara sonra gelecek
olan hadİs-i şerifin talikinde bu görüşünü tekrar etmiş ve Dârimî ile Münzirî
de bu görüşü savunmuşlardır. İbnu'l-Kayyım ise, aksi görüştedir.[bk.
Azimâbâdî, Avnü'l-ma'bûd VII, 249.]